Köln benim için çok özel bir şehir, fazlasıyla hatıra biriktirdiğim kendimi biraz olsun Türkiye’deymiş gibi mutlu hissettiğim bir yer diyebilirim.
Aslında her yıl hemen hemen 3 defa gidiyorum.
Genelde çocukluktan beri büyüdüğümüz bir arkadaş ortamımız var ve bunlar Avrupa’nın farklı şehirlerinde olduğundan dolayı ortak buluşma noktamız sayılır.
Bu düşüncemizdeki en büyük etken belki de çok fazla Türk yaşıyor olmasıdır.
Her büyük şehirlerde olduğu gibi bu şehir hakkında da çok fazla bilgi internet ortamında mevcut.
Ama ben daha önce öğrendiklerimi kendimce ifade edeyim.
Köln 1997 yılından bu yana Istanbul ile kardeş şehir.
Bende diyorum nerden kanım ısınıyor bu şehire diye 🙂
Burada benim gezdiğim gördüğüm kadarıyla Türklerin yoğun olduğu iki cadde var.
Türk esnafları ile dolu bir cadde.
Yemek konusunda harbiden zirvedeler diyebilirim.
Kesinlikle Köln’e gittiğiniz burayı ziyaret etmelisiniz.
Iki caddenin adresini buraya bırakıyorum.
1. Weidengasse
2. Keupstraße
Bu iki cadde nehirin farklı noktalarında bulunuyor.
Weidengasse Köln dom civarında kalıyor.
Ama benim favorim nehirin diyer yakasında olan Keupstraße caddesi’nde bulunan Restoranlar.
Gündüzleri olduğu kadar geceleri de hareketli bir yer Köln.
Çok sayıda canlı müzik v.b eğlenebileceğiniz Türk ve yabancı işletmeler var.
Köln Almanyanın en büyük 4. şehiri.
Nüfusu ortalama 1 Milyon.
Şehirin tam merkezinden Ren Nehri geçiyor.
Çok küçük de olsa bir İstanbul havası veriyor galiba..
8 tane köprü nehirin iki yakasını birbirine bağlıyor.
Bu köprülerden biri son yıllarda çok popüler oldu.
Ren Nehri üzerinden iki yakayı birbirine bağlayan Hohenzollern tren yolu köprüsü “Aşıklar Köprüsü”ne dönüştü.
Yaklaşık 10 yıl önce bir çiftin, aşklarının sonsuza kadar sürmesi temennisiyle korkuluğa asma kilit asmasıyla başlayan inanışın, devam eden yıllarda artarak sürmesi sonucu “Aşıklar Köprüsü” haline dönüşen yapı, Köln’e gelen turistlerin en fazla ziyaret ettiği mekanlar arasında.
Gelirsen kilidini getir, üstüne ismini yazdırmayı unutma.
Kilitle.. Anahtarını nehire at.
Yada bırak bu batıl inancı hiç kirletme çevreyi boş ver.
Yakın zamanda hepsi toplanıp çöp olacak zaten..
Turistler için yapılan bu saçma uygulamayı vakti ile Paris de yapmıştı ama kilitlerin ağırlığına dayanamayan köprü için Paris Belediyesi kilitleri kaldırma çözümünü bulmuştu.
Çözüme bak.. Sizin kilitler yalan oldu 🙂
Burada insanların en uğrak noktası hatta bu şehirin kalbi diyeceğim yer;
1248 yılında temeli atılan ve inşaatı tam 632 yıl devam eden Köln Katedrali (Kölner Dom)’dir ve 7 dönüm alanda, 157 metreyi bulan yüksekliği ile UNESCO Kültür Mirası listesinde yer alır.
Çektiğim fotoğrafları en alta ekliyeceğim.
632 yıl sürmesi çok ilginç çünkü biz bir şeye başladığımızda ölmeden önce onu görmek onunla övünmek isteriz.
Ama kilisede o kadar ince işçilikler var ki tarif etmekle anlatılmaz.
Katedral Kuzey Avrupa’nın en büyük ibadethanesidir.
12. yüzyıldan itibaren Köln, Hıristiyan aleminde; Kudüs, İstanbul ve Roma’nın ardından kutsal şehir olarak ilan edilmiş.
Tabi Katedral den söz etmişken bizim 2009 yılında yapılan camimizden söz etmemek olmaz.
Avrupa’nın en büyük camileri arasında yer alan Köln Merkez Camii, mimarisiyle dikkat çekiyor.
Türkiye’nin de destekleriyle Almanya’daki müslümanları temsil eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği tarafından yapılan camimiz 8 yıl inşaatı sürdü ve 2017 yılında ibadete açıldı.
2017 yılındaki açılışında da birçok Alman yetkilinin açılışa katılmamasıyla özellikle muhafazakar hıristiyan Almanlar tarafından protesto edilmişti. Her ülke de benzer şeyler yaşanıyor. Bunlara çok takılmamak gerektiğini düşünüyorum.
Köln’ün Türkler ile birlikte Yunan, İtalyan gibi farklı milletlerden göçmenlere ev sahipliği yapan kozmopolit bölgesi Ehrenfeld’e inşa edilen bu Camii, yaklaşık 20 milyon Euro’ya mal oldu ve yapımında 4000’e yakın işçi çalıştı.
Yalnızca yükseklik açısından değil, kapasite olarak da en büyük camilerden biri olan Köln Merkez Camii, aynı anda 2000 üzeri kişiye ibadet imkanı sunuyor.
Klasik Osmanlı mimarisinden bağımsız, tamamen modern bir görüntüye sahip olan Köln Merkez Camii, birbirine oldukça yakın bej tonlardan ve kıvrımlı hatlardan meydana geliyor.
II. Dünya Savaşı 1945’te sona erdiğinde Köln’ün % 90’ı yıkılmış.
Savaşın ardından özellikle İngiltere ve ABD kaynaklı yardımlarla hızla yaralarını sarmaya başlayan şehir, tekrar hızla büyümeye başlamış.
Yurt dışından gelen işçilerle şehir ekonomisi ve sanayisi büyük canlanma göstermiş..
Yani bizim dedeler.. Canla başla çalıştığı bir çoğunun emekli olduğunda hayal ettiği hayatı yaşamadan vefat eden insanlarımız.
Mekanları cennet olsun.
Bu şehir saymakla bitmeyecek bir çok özelliği beraberinde barındırdığı için çok fazla farklı konudan konuya girmem gerekiyor.
Fakat herkesin ilgi alanı farklıdır.
Herkes ilgisine göre araştırırsa internet ortamında fazlası ile bilgi bulacaktır.
Fuarlar, Karnavallar, Festivaller, Müzeler ve Derin Tarihi..
Coronayı atlatıp yaşamaya devam edersek.
Türkçe kaynaklar olmayan yerleri gezip yazmaya ve kadrajıma almayı umut ediyorum.
Aşağıda bulunan fotoğraflar farklı aylarda çekilmiştir. Farklı zamanlarda bir araya geldiğimiz için fotoğrafları tek başlık altında karışık şekilde yayınlıyorum..
Bir sonraki geziden haberim olsun diyorsan, aşağıda bulunan Abone ol bölümüne mail adresini yazarak abone olabilirsin.
Yeni içerik eklediğimde seni haberdar edebilirim.
Tekrar görüşmek üzere.
Hoşçakal.